Aslında tablo her yıl aynı. Dışarıdan gelen organizatörler kuruluyor, belediyeler "şehre renk gelsin" diye izin veriyor, parayı toplayan gidiyor ve olan yine bizim sokağımızın esnafına oluyor.
Peki, çözüm sadece "yasaklamak" mı? Hayır. Günümüz ticaret dünyasında yasaklarla bir yere varılmıyor. Vatandaşın uygun fiyatlı ürün arayışına veya o festival havasına duyduğu özleme set çekmek, esnafı halkın gözünde "engelleyici" konumuna düşürebilir. İşte tam bu noktada, değerli meslektaşlarımın ve esnaf odası temsilcilerinin şapkayı önüne koyup düşünmesi gerekiyor.
Neden bu panayırları "başkaları" gelip kuruyor? Neden bizim esnaf odamız, o ilçenin yerel ticaret erbaplarını bir araya getirip "En güzel yılbaşı pazarını biz kuruyoruz!" demiyor? Dışarıdan gelen bir organizatöre verilen meydan, neden o ilçenin kendi bakkalına, butikçisine, züccaciyecisine açılmıyor?
İşte benim önerim: Esnaf odası başkanlıkları öncülüğünde, belediyelerin de lojistik desteğiyle bu panayırlar "Yerel Esnaf Panayırı" formatına dönüştürülmeli. Kendi esnafımız, kendi dükkânındaki ürünü o meydanda halkla buluşturmalı. Hem festival havası korunmalı hem de ilçenin parası ilçede kalmalı. Vatandaş yine uygun fiyata ulaşmalı ama muhatabı yarın yine yüz yüze bakacağı mahalle esnafı olmalı.
Eğer biz bu organizasyonları başkalarına bırakırsak esnaf sadece şikâyet eden taraf olarak kalır. Oysa çözüm; bu enerjiyi ve talebi yönetmekten geçiyor. Esnafımız "Benim işim düşüyor," diye dert yanmak yerine, o meydanda bayrağını dikmeli ve satışını katlamalıdır.
Belediye başkanlarına da burada büyük görev düşüyor: Meydanları "dışarıya" değil, "içeriye" açın. Kazanan hem halk olsun hem de her sabah kepengini bu şehir için açan esnafımız.
Kıymetli esnaflarımız, gelin bu yıl bir değişiklik yapalım; adı ister yılbaşı ister bahar olsun, panayıra karşı çıkmayalım, panayırı biz kuralım!