Manisa, tarih kokan sokakları, köklü geçmişi ve "şehzadeler diyarı" unvanıyla her zaman özel bir yere sahip olmuştur. Ancak ne yazık ki bu potansiyel, turizm anlamında yeterince değerlendirilemiyor. Geçtiğimiz günlerde katıldığım bir davet, bu düşüncemi bir kez daha pekiştirdi.
"Şehzadeler Şehri'nin Kör Turizmi"
Lüks bir otelde düzenlenen yemek davetinin ardından gece geç saatlerde otelden ayrılıyordum. Tam bu sırada iki otobüs dolusu turistin otelin önüne geldiğini gördüm. Şaşırdım çünkü otobüslerden inenlerin hemen hepsi Japon turistti. Her yerde ekonomiyi canlandıran, kültürel miraslara ilgi duyan Japonlar… Peki, dünyanın dört bir yanına yayılan Japon turistler Manisa'ya neden gelir?
Bu sorunun cevabı otelin lüksü ya da yemeğin lezzeti olamaz. Mutlaka bir turistik program dahilinde buradadırlar. Ancak bu şehirde gezilecek, görülecek, keşfedilecek ne kadar yer var?
Manisa, tarihi dokusu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi yapılarıyla bir açık hava müzesi gibi. Spil Dağı’nın eşsiz doğası, Mesir Macunu'nun hikayesi, Muradiye Camii'nin ihtişamı… Bunların hepsi birer cevher. Ancak bu cevherler maalesef yeterince parlatılmıyor. Tarihi alanların çoğu bakımsız, tanıtım eksikliği had safhada.
"Gezilecek yer yok" söylemi, aslında bizim kendi potansiyelimizi ne kadar göz ardı ettiğimizin acı bir göstergesi. Japon turistlerin Manisa'ya gelmesi, şehrimizin bir turizm destinasyonu olma potansiyelinin canlı bir kanıtıdır. Onlar gelir, çünkü şehirde görmeye değer bir şeyler olduğuna inanırlar.
Şimdi asıl soru şu: Biz bu inancı sürdürülebilir kılmak için neler yapıyoruz? Şehirdeki tarihi dokuyu korumak, turistik alanları düzenlemek ve doğru bir tanıtım stratejisiyle Manisa'yı hak ettiği yere taşımak mümkün. Yoksa tur otobüsleri otele gelir, misafirler otelden çıkmadan şehri gezip döner ve Manisa, sadece bir konaklama durağı olarak kalmaya devam eder. Bu potansiyeli harekete geçirmek için artık harekete geçmeliyiz.
Sizce Manisa'nın turizm potansiyelini artırmak için hangi adımlar atılmalı?
