Prof. Dr. Çağırgan, lenfomaların bağışıklık sisteminden köken alan kanser türleri olduğunu belirterek, “Günümüzde tedavi edilebilir hastalıklar arasında yer alıyor. Her yaş grubunda görülebilir ve genellikle lenf bezlerinin şişmesiyle kendini gösterir. Ancak karaciğer, dalak, kemik iliği ve beyin gibi iç organlarda da ortaya çıkabilir” dedi.
Lenfoma tanısı için sadece lenf bezi büyümesinin yeterli olmadığını ifade eden Çağırgan, aşırı gece terlemeleri, ateş, iştahsızlık, kilo kaybı ve halsizlik gibi belirtilerin de önemli olduğunu söyledi.
Tedavi başarısı erken tanıyla artıyor
Lenfomaların Hodgkin ve Non-Hodgkin olmak üzere iki ana gruba ayrıldığını belirten Prof. Dr. Çağırgan, Non-Hodgkin lenfomaların 50’den fazla alt tipi bulunduğunu açıkladı. “Düşük dereceli (yavaş ilerleyen) ve yüksek dereceli (hızlı ilerleyen) lenfomalar, hastanın durumuna ve hastalığın tipine göre uygulanacak tedavilerle tamamen iyileştirilebilir. Erken tanı tedavi başarısını artırıyor; ancak ileri evrelerde bile tam iyileşme hedefleniyor” ifadelerini kullandı.
Kök hücre naklinde uyumlu donör hayati öneme sahip
Prof. Dr. Çağırgan, kan kanserleri ve kemik iliği kaynaklı bazı hastalıkların tedavisinde allojenik kök hücre naklinin kritik rol oynadığını belirtti. Başarılı bir nakil için doku gruplarının tam uyumlu olması gerektiğini vurgulayan Çağırgan, “Kardeşler arasında uyum sadece yüzde 30. Bu nedenle gönüllü bağışçılar hayati öneme sahip” dedi.
Türkiye’de TürkKök ve dünya genelindeki kemik iliği bankalarına kayıtlı milyonlarca gönüllü verici bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Çağırgan, “TürkKök sayesinde hastaların büyük bir kısmına uyumlu donör bulunuyor ve birçok hasta sağlığına kavuşabiliyor. Sağlıklı bireyler olarak sizler de sadece bir tüp kan vererek gönüllü kök hücre bağışçısı olabilirsiniz. Bu basit adım, lenfoma gibi ciddi hastalıklarla mücadele eden hastalarımız için yaşam şansı ve umut anlamına geliyor” diyerek açıklamasını tamamladı.