En baştan söyleyeyim; bu yazıma birçok çiçekçi kızabilir ama niyetim bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek. Hatta onlara yeni bir perspektif sunarak yardımcı olmak isterim.
Çiçek hediye etme geleneğinin köklerine baktığımızda; Eski Mısır, Yunan ve Roma imparatorluklarına kadar uzanan derin bir tarihle karşılaşıyoruz. Türk-İslam geleneğinde de hediyeleşmenin yeri doldurulamaz; çiçeklerin zarafetine verilen değeri tarihi eserlerimizde ve edebiyatımızda görmek mümkün. Günümüzde de bu gelenek; "hayırlı olsun" ziyaretlerinden düğünlere, kongrelerden doğum günlerine kadar hayatımızın her anında varlığını sürdürüyor.
Peki, benim itirazım neye?
Birçok iş yeri açılışında veya kutlamada gönderilen o muazzam çiçekler, maalesef birkaç gün içinde solup çöpe gidiyor. Binbir emekle hazırlanan, ciddi paralar ödenen o görsel şölen, kısa süre sonra birer israf kalemine dönüşüyor.
Soruyorum size: Hatırlanmak için daha kalıcı yollar seçsek daha iyi olmaz mı?
Bir tablo, şık bir saat, ofis aksesuarları veya kütüphanede yerini alacak bir kitap... Bu tür hediyeler hem çiçeğin ziyan olmasını engeller hem de verdiğiniz değerin o mekânda yıllarca yaşamasını sağlar. Kalıcı bir hediye ile sadece o günü değil, geleceği de paylaşırsınız; böylece "gönüllerde" daha kalıcı bir yer edinebilirsiniz.
Yazımın başında belirttiğim gibi, bu değişim aslında çiçekçiler için de bir fırsat. Birçok çiçekçi bu durumun farkına varmış olacak ki artık dükkanlarında dekoratif objeler ve kalıcı hediyelikler sunmaya başladılar. Bu çeşitlilik hem sektörü canlandırıyor hem de bizlere daha anlamlı seçenekler sunuyor.
Güzelliği sadece solan yapraklarda değil, kalıcı izlerde aramak dileğiyle...