Türkiye’de tarım; yalnızca ekonominin değil, aynı zamanda kültürün ve toplumsal yaşamın da belkemiği. Ancak iklim değişikliğinin etkileri her geçen yıl daha sert hissediliyor. Bu yıl nisan ayında yaşanan zirai don, binlerce üreticinin emeğini bir gecede yok etti. Üzüm bağlarından kayısı bahçelerine, elma ve zeytinliklere kadar pek çok ürün ciddi zarar gördü.

Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM) tarafından bu yıl zirai don nedeniyle yapılan 23 milyar liralık hasar ödemesi açıklaması, yalnızca devasa bir ekonomik büyüklüğü ifade etmiyor. Bu rakam, aynı zamanda bize, iklim değişikliğinin artık "uzak bir tehdit" değil, tam da geçim kaynağımız olan üzüm bağlarımızı vuran somut bir gerçeklik olduğunu haykırıyor.

23 milyar TL... Bu, yüzbinlerce çiftçinin tarlada dondurucu bir bahar sabahı yitirdiği emeğin, hayallerin ve gelecek planlarının bedelidir. İklim değişikliği, tarımın en büyük düşmanı hâline geldi. Don, kuraklık, dolu ve aşırı yağışlar artık olağanüstü değil, sıradan hâle geliyor. Çiftçi, emeğini korumak için yalnızca alın terine değil, aynı zamanda sigortaya da güvenmek zorunda.

Son yıllarda art arda yaşanan ve giderek şiddetlenen meteorolojik afetler, geleneksel tarım takvimlerimizi tamamen altüst etti. Birkaç yıl önce sadece dolu veya kuraklık konuşuyorken, artık baharın ortasında gelen ve genç filizleri vuran "öldürücü don" olaylarının maliyetini konuşuyoruz. Doğanın öngörülemezliği, tarımsal üretimi adeta bir kumara dönüştürdü. Eskiden "50 yılda bir olur" denen hava olayları, neredeyse her yıl tekrarlanır hâle geldi. Bu, adaptasyon hızımızın iklimin değişim hızına yetişemediğini gösteriyor.

23 milyar liralık ödeme, çiftçinin en zor anında yanında duran, borç sarmalına girmesini engelleyen TARSİM sisteminin ne kadar yaşamsal olduğunu kanıtlıyor. Sigorta sistemi olmasaydı, bu maliyetin doğrudan devletin sosyal yardım yüküne veya daha kötüsü, tarımsal göçe dönüşmesi kaçınılmazdı.

23 milyar liralık bu soğuk fatura, bize yüksek sesle "uyan" diyor. Tarım, bu ülkenin temel direğidir. Eğer bu direği iklimin öngörülemez darbelerinden koruyamazsak, ödeyeceğimiz fatura, TARSİM’in ödediği hasardan çok daha ağır olacak; zira o zaman kaybedeceğimiz şey sadece ürün değil, bizzat gıda güvenliğimiz olacaktır.