Manisa üzüm üretiminde lider olsa da, üreticilerin kendi fabrikalarını kuramaması bölgedeki en büyük sorunlardan biri olarak öne çıkıyor.
Manisa, Türkiye'nin en önemli üzüm üretim merkezlerinden biridir. Bereketli toprakları ve uygun iklimi sayesinde her yıl tonlarca üzüm yetiştirilmektedir. Özellikle Sultaniye cinsi çekirdeksiz üzüm, hem iç piyasada hem de ihracatta büyük bir paya sahiptir. Ancak bu zenginliğe rağmen, üzüm üreticilerinin kendi işleme tesislerini, yani fabrikalarını kurma konusunda yetersiz kalmaları, sektördeki kronik sorunlardan biri olarak öne çıkmaktadır.
Peki, Manisalı üzüm üreticileri neden kendi fabrikalarını kuramıyorlar? En büyük nedeni, her zamanki gibi bir kurtarıcı beklememiz. Birileri gelsin kursun, ama çiftçi olarak ben bu sistemin sadece izleyeni olayım; sonra da hasat zamanı ürün para etmiyor diyerek, üzüm fabrikası kuran şirketlerin açıkladığı düşük ürün fiyatına sitem edelim.
"Fabrika kurmak kolay mı, maliyeti var; hadi fabrika oldu, pazarlaması var," dediğinizi duyar gibiyim. Ama bir işe başlamak, bitirmenin yarısıdır derler. Elimiz kolumuz bağlı duramayız. Çiftçilerimizin tamamı bir üzüm fabrikası olsun ister. Peki, bununla ilgili söylemlerden başka somut bir teşebbüste bulunduk mu? Bazı kooperatiflerin çalışmalarına destek olduk mu? İlimizdeki milletvekillerinden talep ettik mi?
Maalesef, görüştüğüm çiftçilerin çoğunda bu konuda ortak iş yapma ve risk paylaşımı konularında bir isteksizlik havası gördüm. Halbuki ülkemizin birçok yerinde çiftçi kooperatifleri veya yerel yönetim destekli işletmeler çatır çatır üretim yapıyor ve pazarlıyor. Araştıralım, gayret edelim. Yeni bir kooperatif kuramıyorsak, var olan kooperatiflerin gücünü ve kapasitesini artırmasını talep edelim. Bu konuda adım atalım. Kahvehanede konuşan, keyfi yerinde, alay eden, rüzgar kesenlere takılmayalım.
Kısacası, Manisalı üzüm üreticilerinin kendi fabrikalarını kurarak katma değeri yüksek ürünler üretmelerinin önündeki engeller aşılabilir. Ancak çözüm, üreticilerin birlikte hareket etmelerinde ve doğru destek mekanizmalarının geliştirilmesinde yatmaktadır. Bu dönüşüm gerçekleştiğinde, hem bölge ekonomisi hem de üreticilerin refahı önemli ölçüde artacaktır.