Geçtiğimiz günlerde televizyonu açtığımızda, ekranlarda hepimizi düşündüren bir haber dosyası vardı. Muhabir sokağa çıktı, elindeki mikrofonu vatandaşa uzattı ve o kritik soruyu sordu: "Ürünlerin üzerindeki bu amblemi (Coğrafi İşaret) biliyor musunuz?"

Gelen cevaplar maalesef şaşırtıcı değildi. Çoğu kişi, "İlk defa görüyorum" veya "Dikkat etmedim," dedi. İşte Türkiye’nin gıda ekonomisindeki en büyük paradoksu bu haberde gizli: Biz lezzete aşığız ama onun "kimliğini" tanımıyoruz.

Hafta sonu kahvaltılarının vazgeçilmezi Ezine peyniri, Manisa’nın o meşhur çekirdeksiz üzümü, kış sabahlarında içimizi ısıtan şifa kaynağı pekmezler... Biz bu toprakların lezzetlerine aşığız. Hatta o kadar aşığız ki market rafında veya pazar tezgâhında "yöresel" yazan, üzerinde şehir ismi bulunan her ürüne sorgusuz sualsiz sarılıyoruz. Peki, eve götürdüğümüz o peynirin gerçekten Ezine’den geldiğine, o pekmezin gerçekten Manisa’nın o meşhur Sultani bağlarında yetişen üzümden kaynatıldığına ne kadar eminiz?

Son dönemde yapılan anketler ve saha araştırmaları, Türkiye’nin "Coğrafi İşaretler" (Cİ) karnesini önümüze koydu. Sonuç mu? Lezzeti seviyoruz ama "kimliğini" tanımıyoruz.

Anketlerin belki de en umut verici kısmı şu: Türk tüketicisi, "Eğer ürünün gerçekten o yöreden geldiğine, katkısız ve hakiki olduğuna emin olursam, daha fazla para ödemeye hazırım," diyor.

Bu, üretici için muazzam bir fırsat. İnsanlar ucuz gıda değil, güvenilir gıda arıyor. Manisa'nın bağındaki emekçinin alın terini, kazanlarda kaynayan o geleneksel lezzeti sofrasında görmek istiyor. Ancak biz coğrafi işareti sadece "memleket sevdası" sanıyoruz. Oysa bu, bir ekonomi meselesidir. Manisa üzümünün hakkını korumak; sadece bağcıyı değil, o üzümden pekmez kaynatan, pestil kurutan yerel üreticinin de ekmeğini korumaktır. Markalaşmak demek, o kavanozun üzerine hak ettiği etiketi gururla yapıştırabilmek demektir.

Coğrafi işaret amblemi, o ürünün tapusudur.

Bu sınavdan geçmek istiyorsak, tüketici olarak üzerimize düşen basit bir görev var: Rafta o kırmızı-beyaz amblemi aramak. Biz talep etmezsek, kimse o amblemi oraya koyma zahmetine girmez.

Bir dahaki alışverişinizde paketin üzerine dikkatlice bakın. Yediğiniz şeyin sadece "tadı" değil, "hikâyesi" ve "gerçekliği" de o paketin içinde mi?

Karar sizin, damak sizin.